
Pandemi öncesinde bir ayağı dünyanın bir ucunda olan, her an pasaportunda vizeleri ve kapının arkasında valizi hazır bekleyen bir profesyoneldim. Son dönemde günü birlik Avrupa uçuşlarım bile olmuştu ve bu yaşam biçimini o kadar benimsemiştim ki normalim buydu artık benim.
Uzakdoğu uçuşlarım ise benim için bir iş seyahati olmaktan çok öte, dünyanın Doğudan dönüşümüne şahit olduğum bir zaman tüneli gibiydi. Son 20 yılda gözümün önünde Çin değişiyor, dönüşüyor, kocaman bir ülke sanki tek ses, tek nefes ortak stratejilerine hizmet eder şekilde hareket ediyorlardı. Bir kurum içinde bile stratejinin tüm kademelere indirilmesinin ne denli zor olduğunu bilen bilir, burada bahsettiğimiz 1,5 milyarlık bir ülke ve üstüne üstlük hep aynı strateji de değil bahsettiğim, benim gördüğüm kadarıyla her 10 yılda bir değişen ve şu günlerde üçüncü 10 yıllık stratejisini hayata geçiren Çin’den bahsediyoruz. Bunları yerinde izlemek, beş on yıl içinde devasa büyüyen fabrikaların hikayelerini yerinde ve fabrikaları gezerken dinlemek, TaoBao da , Alibaba da markalaşma hikayelerini dinlediğiniz iş insanları ile sohbet etmek, gece otele gidip yatağa yattığınızda duyduklarınız ve yaşadıklarınızın etkisiyle heyecandan uyuyamamak… paha biçilemez deneyimler bunlar.
Pandemi ile birlikte her şeyi online a çektik, aynı insanlarla, buluşcularla, iş insanları ile görüşmeye devam ediyoruz. Online toplantılar, fuarlar, seminerler gırla gidiyor, günde en az 12 saat ekran başındayız ama o heyecan var mı, o fabrika gezileri, o iş yemekleri, o stand ziyaretleri, o hollerde karşılaşılan ve bir anda iyi bir iş fırsatı yakaladığınızı hissettiğiniz ayaküstü sohbetlerin hazzı, o iyi bir iş bitirmenin keyfiyle el sıkışılıp karşılıklı hediyelerin verildiği toplantı çıkışları ile “leave” yazan Teams toplantı butonu aynı heyecanı veriyor mu?
Bana vermiyor.. asla vermiyor… İşler aynen yürüyor, ürünler geliştiriliyor, toplantılar online yapılıyor, fikirler paylaşılıyor ama muhakkak bir şeyler eksik kalıyor ve bu eksikler hepimizde birikiyor. Bu eksikleri ve yarattığı kayıpları şu anda fırtınanın ortasında hissetmemiz zor, eldeki imkanlarla işlerimizi yürütmeye çalışıyoruz ama ortalık durulup da daha sakin gözlerle etrafı süzeceğimiz günler geldiğinde kayıplarımızı daha iyi analiz edebiliyor olacağız.
Pandemi öncesi iş yapış şekillerinden dönüştüremediğiniz ve kaybolmaya yüz tutan neler var bir düşünün, onları bu şartlar altında en azından ileride yeniden filizlenebilecek kadar beslemeye devam edin derim. Ben öyle yapıyorum ve ilk izin verilip de yola çıktığımda tüm eksikleri kapatmaya hazırlanıyorum.
Fortune 500 Executive’lerinden James Author’un şu sözü derdimi daha iyi anlatabilir belki de. ” There is no business, there are only people. Business exist only among people and for people”
İş yok, sadece insanlar var. İş yalnızca insanlar arasında ve insanlar için var ve biz insanlar sadece bir ekranın arkasından bildiğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz iş ilişkilerini kuramayız, kuramıyoruz.
Sonuç olarak ben uçmadan olmuyor diyenlerdenim, ya siz?